Okullardaaa biteeeer yaaaa
Adaam olur bu çocuuuk artıkk farkındaaaaaaa !
bitti lan.hayır o değilde bitti yani
bildiğin böyle ciddi ciddi.ama
ben oley yupi tatil ! diye
sevinemiyorum niye bilemedim.Bilememek
güzel şey doğrusu bazen.
Her neyse yine kafamı takıcak bir
şey bulmanın gereksiz fazlalığını
hissetmekle,bin bir türlü şekle
girip beni her defasında aynı
yerden vuran sorularla birlikte bi
günü daha akşam ettim.İnsanlar
( üçüncü tekil şahsım çok kalabalıktır ,bilmezsiniz.)
hakkında keskin manevralar
yapmayı becerememekten olsa gerek,
tökezliyoruz.Hemde öyle böyle
değil,tek bi ayağımı kaybetmiyorum,
bütün bedenimle savruluyorum.
Bir bardak soğuk süt ve çikolatalı kurabiyeler.
Huzur 'un sözlükteki karşılığı nedir açıp
bakmışlığım yoktur ;ama eğer bi sözlüğüm olsaydı
karalar karşısına bunu yazardım.Bazı insanların
bir süt ya da bir kurabiye kadar olamaması
ne ilginç değil mi? Fırının içine girmekten ,
yanmaktan korkuyor olmalılar.
Oysa sen yanmazsan
Ben yanmazsam
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa .
demiş ,Nazım Usta.
Bunun için söylemediği çok aşikar.
Ama ben bu yaz sıcağında ,her şeyi
üstüme alınmakla ünlü kız,
yediğim şekeri bile dişlerimin arasında
şekilli şekilli kırmaya çalışırdım.
Dişlerim döküldü sonraları.İnsan dökülen
dişlerinden şeker tadı alır mı hiç
.Annem kan kokusu derdi.Pencerelerimiz
farklıydı işte,o silerdi kendininkileri
her pazartesi paçalarını sıyırıpta.
Ben beceremezdim,oldum olası kir,pas içinde.
Ama olsun yağmurların işi neydi ki.
Yağmuru kim döküyorsa işte bu yüzden olmalıydı.
Orda beni düşünen biri olmalı,
bulutlarda.
Gözümü saatlerce lulaparktaki dönme
dolabı izler gibi boynum ağrıyana
kadar ayırmadan gökyüzüne bakabilirim.
Yapabilirim bunu,yapmakta kendimde
ayrı bi güç bulduğum şeyler değerliydi
benim gibi üşengeç bi kız çocuğu için hele de.
Tırnaklarımı yememeyi öğreten kişiydi halam.
Yazları sabırsızlıkla bekler ,
en sevdiğim arkadaşlarımı bırakıp gideceğimi
düşünmeden karnemi alıp ona koşardım.
Bir gün o çok sevdiğim yürüyen merdivenli
alışveriş merkezinden acı oje almıştı
bana.Demek ki o da farketmişti bir de
pembe terlikler,üzülmeyeyim diye olsa
gerek.Böyle zırvalıklara inanmasam da
doğduğum yer diye olsa gerek ben çok
inmez Uykusuz'umu aldığım sağdaki büfeci
abiyi de,o bilmez.Hoş şimdi iskelenin
yerlerini de değiştirmişler ya yürümek
gerekiyor biraz ,olsun.İlk kez tek
başıma vapura binip halama gittiğimde
mevsim kıştı,biraz yağmurlu.Annem bi
sürü bi sürü tembih etti ,içerde otur
üşütme sakın diye.Dışarda oturdum,o
bilmez.Atkımı da evden uzaklaştığım
an boynumdan çekip çıkardım,çantama
attım.Kar kokusu gibi yok.O zamanlarda
en büyük sihirbazlar-çok popüler
olmamakla birlikte- kar taneleriydi.
Vapurun kuytu köşesine sinmiş kedi
gibi onları izliyordum,suya değdikleri
anla yok olmaları bir oluyordu.Yalnızken
üzebiliyor bu sizi.Sonra suyun
içinde nasıl nefes alıp verdiklerini
hala daha anlayamadığım balıkların-sahi
burunlarına su kaçmıyor mu ?- üzerine de
yağmalılar diye üzülmekten vazgeçip bunu
düşünmeye başladım.Gittiğim akşam küçük
halamı arayıp ona nispet yaptı halam.
Ben küçük halamı da severdim oysa
üzülmüştür belki dedim ,onlara hiç gitmedim
evlerinde hiç uyumadım.Neyse bence
çokta umrunda değildi.Ben küçükken başka
birinin evinde uyumak büyük bir şeydi bu
arada belirtmek istedim.
Benim evde yemek yemeyip dışarı çıkınca
her önüne geleni isteyen çocuklardan bir farkım vardı
Evde yemediğim yemekleri ,halamda
yerdim ben.Onu o kadar çok seviyordum ki işte öyle.
Balkonları var ince uzun.Önünde de kocaaaaman bi ağaç.
15 metre karşıda çok sevdiği
komşusu otururdu.Bi koltukları vardı, çok eski,
ona oturup ayaklarımı uzatır meyve suyu
eşliğinde bulmacamı çözerdim.Ordaki en büyük
eğlencelerim tam önümüzdeki park,ton ton
muhtar amcamız,her sabah kendi evimin yakınındaki
bakkaldan beni daha iyi tanıyan recep abiden aldığım
gazetenin bulmaca eki ve tabi ki abim.
o parktan gelen seslerin insana
nasıl huzur verdiğini anlatamam.
bi de oranın ayrı bi özelliği vardı ki
muhtar amcayı daha ilk tanıdığım zaman
yanına gidip ben sevmedim bu parkın rengini
-aslına bakarsanız parkın rengi yoktu,direkler
boyası dökülmüş üstüne üstlük
paslanmıştı,bu kokuyu sevmezdim hiç-
siz değiştirebiliyo musunuz acaba ? sorumla
bi hafta sonra parktaki bütün direklerin
boyanması olmuş olabilir.Ben çok sevinmiştim
o gün anlatamam.bi büyük tarafından ciddiye
alınmak önemli bişiydi o zamanlar.
Bi de kuzenim bi kere benimle
halama geldiği günün akşamı
parkta beraber sallanmıştık,
çok eğlenmiştim ben,bi sürü sohbet
etmiştik :) e ozaman küçüktükte biraz
akşam hava kararınca sokakta kimse yokken sen
çıkınca kendini farklı bi dünyadaymışsın
gibi hissediyodun.ilerde o dünyanında çok
kalabalık olduğu ve kendine
nefes almak için başka gezegenler
aramak zorunda kalacağından habersizsin üstelik.
Ben küçükken diye başladığım cümleleri
severim bu yüzden,beni kovulmamış hissettiriyor.
işte böyle ..ben küçükken diyince aklıma
ilk gelenlerden olduğu için
anlattım halamı.bu kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder